Hekimler, MM Tıp tanı ve tedavi tekniklerini binlerce yıldır kullanmışlardır. Manuel tıp hakkındaki ilk bilgiler M.Ö. 3000 yıllarına dayanmaktadır. Edwin-Smith-Papyrus (M.Ö 2500-3000) notlarında, boyun ağrısında bugünde kullanılan manuel tanı tekniklerine oldukça benzer tekniklerden sözedilir. Edwin Smith Papyrusları orijinal otör açıklamaları yanısıra birkaç yüz yıl boyunca yapılan görüş ve ilaveleri içeren 69 açıklamayı içeren yazıtlardır (Şekil-1). 48 sistematik düzenlenmiş olgu sunumu kafa travmasından aşağı doğru (toraks, omurga vs.) gider, her olgu sunumu işi, unvanı, muayene, tanı ve tedavi bölümlerini içerir ancak bir kısmı kayıptır.
Hammurabi yasaları (M.Ö. 2250) kitaplar gibi bir seri siyah taş üzerine kazınan buluntulardır. 282 kuraldan (taştan) 8 tanesi hekimler ile ilgili yasaları fiks tıbbi tedavi ücretleri ve malpraktis için cezalarını kapsar. Şekil-2’deki örnekte şöyle denmektedir: Eğer hekim kırılan bir kemiği yerleştirirse veya hastalanmış kemiği (eklemi) iyileştirirse hasta hekime beş gümüş şekel vermelidir.
Ayurveda tıbbının kurucusu olduğuna inanılan Susruta (M.Ö. 1500) gibi Hindistanlı hekimler manuel teknikleri kullandılar. Spinal manipülasyon tarihi Hipokrat’a (M.Ö. 375-460) ve Antik yunan hekimleri ile Galen’e (M.Ö. 130-200) kadar uzansa da manuel tıbbın gelişimini ortaçağa kadar takip etmek zordur. Hipokrat, Galen ve Apoloniy gibi tarihi kişilik taşıyan hekimler, omurganın ağrıları ile ilgilenmişler, baskıyla tedavi, elle ve bacakla uygulanan başka değişik manuel terapi tekniklerinden bahsetmişlerdir. Hipokrat çalışmalarında ”pararthrema” terimini kullanmakta ve küçük eklem dislokasyonlardan ve onların manuel olarak yerleştirilmesinden söz etmektedir: Kos’daki okulunda öğrencilerine şöyle söylediği bilinmektedir: "Pararthremada vertebralar çok değil, yalnızca hafif bir miktar kaymaktadır hekim ellerini ve gözünü iyi kullanırsa, kaymış omurgayı yerine getirebilir. Bu eski sanat iyi uygulanırsa hastaya hiç zarar gelmez". Hekimler, MM Tıp tanı ve tedavi tekniklerini binlerce yıldır kullanmışlardır. Manuel tıp hakkındaki ilk bilgiler M.Ö. 3000 yıllarına dayanmaktadır. Edwin-Smith-Papyrus (M.Ö 2500-3000) notlarında, boyun ağrısında bugünde kullanılan manuel tanı tekniklerine oldukça benzer tekniklerden sözedilir. Edwin Smith Papyrusları orijinal otör açıklamaları yanısıra birkaç yüz yıl boyunca yapılan görüş ve ilaveleri içeren 69 açıklamayı içeren yazıtlardır (Şekil-1). 48 sistematik düzenlenmiş olgu sunumu kafa travmasından aşağı doğru (toraks, omurga vs.) gider, her olgu sunumu işi, unvanı, muayene, tanı ve tedavi bölümlerini içerir ancak bir kısmı kayıptır.
Hammurabi yasaları (M.Ö. 2250) kitaplar gibi bir seri siyah taş üzerine kazınan buluntulardır. 282 kuraldan (taştan) 8 tanesi hekimler ile ilgili yasaları fiks tıbbi tedavi ücretleri ve malpraktis için cezalarını kapsar. Şekil-2’deki örnekte şöyle denmektedir: Eğer hekim kırılan bir kemiği yerleştirirse veya hastalanmış kemiği (eklemi) iyileştirirse hasta hekime beş gümüş şekel vermelidir.
Ayurveda tıbbının kurucusu olduğuna inanılan Susruta (M.Ö. 1500) gibi Hindistanlı hekimler manuel teknikleri kullandılar. Spinal manipülasyon tarihi Hipokrat’a (M.Ö. 375-460) ve Antik yunan hekimleri ile Galen’e (M.Ö. 130-200) kadar uzansa da manuel tıbbın gelişimini ortaçağa kadar takip etmek zordur. Hipokrat, Galen ve Apoloniy gibi tarihi kişilik taşıyan hekimler, omurganın ağrıları ile ilgilenmişler, baskıyla tedavi, elle ve bacakla uygulanan başka değişik manuel terapi tekniklerinden bahsetmişlerdir. Hipokrat çalışmalarında ”pararthrema” terimini kullanmakta ve küçük eklem dislokasyonlardan ve onların manuel olarak yerleştirilmesinden söz etmektedir: Kos’daki okulunda öğrencilerine şöyle söylediği bilinmektedir: "Pararthremada vertebralar çok değil, yalnızca hafif bir miktar kaymaktadır hekim ellerini ve gözünü iyi kullanırsa, kaymış omurgayı yerine getirebilir. Bu eski sanat iyi uygulanırsa hastaya hiç zarar gelmez".